Cilt: 16 - Sayı: 2

ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN

Ağustos 2024

Makaleler

Bu çalışma, Kuzey Makedonya ilköğretim ikinci kademe Türkçe Dersi Öğretim Programı kazanımlarının Yenilenmiş Bloom Taksonomisi’ne göre incelenmesini amaçlamaktadır. Kuzey Makedonya’da yaşayan Türk öğrencilerinin ana dili olarak Türkçe öğrenimindeki kazanımlarının taksonomik dağılımını belirlemek amacıyla çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verileri Kuzey Makedonya Eğitim Geliştirme Bürosu tarafından yayımlanan 4., 5. ve 6. sınıf Türkçe Dersi Öğretim Programları'ndan toplanmıştır. Verilerin incelenmesi sonucunda elde edilen bulgular, Türkçe öğretim programlarının büyük ölçüde olgusal ve kavramsal bilgiye dayandığını ve üstbilişsel bilgiye yeterince yer verilmediğini ortaya koymuştur. Bilişsel süreç boyutunda ise hatırlama ve anlama basamaklarının ön planda olduğu, buna karşın uygulama, çözümleme, değerlendirme ve yaratma basamaklarının daha az yer aldığı belirlenmiştir. Elde edilen bulgular, Kuzey Makedonya’daki Türkçe öğretim programlarının güncellenmesi ve zenginleştirilmesi gerektiğinin bir göstergesi niteliğindedir. Çalışmada, öğrencilerin daha kapsamlı ve derinlemesine bir öğrenme deneyimi yaşayabilmeleri için üstbilişsel bilgi ve yüksek düzey bilişsel süreç basamaklarının programa daha fazla entegre edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 

Die diplomatischen Beziehungen zwischen Kaiser Wilhelm II. und dem Osmanischen Reich umfassen die Regierungszeiten von Abdülhamid II. und Mehmed Reşad (Reschad) V. Die persönliche Einladung von Wilhelm II. an Sultan Reşad während seines letzten Besuchs in Istanbul machte einen Gegenbesuch unvermeidlich. Daraufhin wurde eine zehnköpfige Delegation gebildet, zu der auch Kronprinz Vahdeddin Efendi und Mirliva (Brigadegeneral) Mustafa Kemal Paşa gehörten. Die Delegation, die am 15. Dezember 1917 vom Sirkeci-Bahnhof aus startete, folgte einer Route, die sie nacheinander durch die Städte München, Bad Kreuznach, Straßburg, Colmar, Essen und Berlin sowie einige Fronten in diesen Regionen führte, bevor sie am 4. Dezember 1918 nach Istanbul zurückkehrte. Während der Reise hatte Mustafa Kemal Pascha Kontakte zu bedeutenden deutschen Beamten, darunter auch Kaiser Wilhelm II. In dieser Studie wurden Archivmaterialien des Ministeriums für Kultur und Wissenschaft Nordrhein-Westfalens und des Archivs des Präsidenten der Türkischen Republik genutzt, um bisher unveröffentlichte Informationen und Dokumente über die Reise zugänglich zu machen. Die Studie untersucht Entscheidungen im Zusammenhang mit der Reise, die Beteiligung von Mustafa Kemal Pascha an der Delegation, die Stationen in Deutschland, die Kontakte, die während der Reise geknüpft wurden, und die Ereignisse nach der Rückkehr.

Withi the scope of this study, Nasrettin Hodja's jokes on women were selected to understand women with Nasrettin Hodja. Nasrettin Hodja's jokes, one of the universal faces of Turkish culture, are important in terms of literature and the sociology of women. In particular, the social and intellectual foundations of the national and universal dimension of the suggestions that create a perception of women within the framework of the universal dimension of the jokes identified with the Turkish people and intersecting with the realities of humanity should be understood. The social function of Nasrettin Hodja jokes holding the hand of time, the role of social control and culture transmitter, the perception of women that can affect our reflexes with the approach formed by the belief, emotion, thought, and perspective on which it is based should be understood. The translation was intended to contribute to Nasrettin Hodja's international recognition from a certain perspective with a woman's understanding and approach. Out of 371 Nasreddin Hodja jokes, 70 of them related in some way to women were translated from Turkish to English. Alpay Kabacalı’s book All Aspects of Nasreddin Hodja's Life, Personality and Jokes was preferred in the translation. Having the ability to represent the quality of humor of Nasreddin Hodja was taken as a criterion in the preference. The work is theoretical. A literature review was conducted. A quantitive, descriptive method was applied.

Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılmış olarak 600 yıl varlığını sürdürmüştür. Arşivciliğe oldukça önem veren Osmanlı Devleti neredeyse tüm yazışmalarını muhafaza etmeye çalışmıştır. Arşiv kayıtlarının milletlerin tarihi mirası olduğu bilinmektedir.

            Diğer taraftan Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya Türklerle beraber gelen halıcılık gerek sanat dalı gerekse günlük kullanım ve ticari bir mal olarak Osmanlı döneminde önemli olmuştur.

            Bu sanat dalı ile alakalı olarak Osmanlı Devleti’nin gerek ticareti gerekse üretimi denetlediği ve kontrol ettiği ile alakalı çok sayıda arşiv belgesi bulunmaktadır. Ayrıca devletin İnas mekteplerinde halıcılık dersleri verdiği de arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Makalede İnas mekteplerindeki halıcılık dersleri ile alakalı arşiv kayıtlarından bahsedilecektir.

Türkiye’de 1980 darbesi etkili ve uzun vadeli değişimlerin miladı olarak kabul edilmiştir. Tarihi sürece bakıldığında, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olguların yanı sıra sokak ve sanat kavramları dâhil olmak üzere her şey 80 öncesi ve sonrası şeklinde kategorize edilir hale gelmiştir.

 80'lerin ilk yarısı, Türkiye sanatı için,  eserlerin artık bir meta değerinin olduğu, alınıp satıldığı bir dönem olmuştur. 1980 sonrasında görsel sanatlar alanında hem ele alınan konular bağlamında hem de yaratım biçimleri açısından büyük bir kırılma yaşanmıştır. 80’lere kadar olan politik, ekonomik, toplumsal ya da kültürel alanların arasında belirlenen sınır çizgilerinin dışına çıkmaya çalışan sanatçılar 80’li yıllar ile birlikte daha özgür bir sanat anlayışına kavuşmuştur. Türkiye de sanatçılar 1990’lardan sonra bu anlayışla, sanatta çeşitliliğe açık olmakla beraber disiplinlerarası ve disiplinleraşırı olarak nitelendirilen çalışmalara imza atmışlardır. Söz konusu çeşitlilik göz önüne alındığında küreselleşme, ifade özgürlüğü, teknolojik gelişmeler ve uluslararası ilişkiler gibi toplumsal ve kültürel hareketlilik neticesinde sanat ortamının oluşması disiplinlerarası ve disiplinleraşırı çalışmaların gelişimine olanak sağlamıştır. Araştırma kapsamında disiplinlerarası ve disiplinleraşırı ifadelerine açıklık getirilip, konunun daha net anlaşılması açısından seçilen örnekler incelenerek, bahsi geçen dönem ve sonrasın da sanatsal bağlam da yaratmış olduğu etkilerin ortaya konması amaçlanmıştır.

Günümüzde üretim anlayışı hızlı ve teknolojik odaklı olsa da belli bir açıdan geçmişin zanaat odaklı yaşam izlerine karşı ilgisini de kaybetmemektedir. Bu anlamda son yıllarda moda dünyasında tasarımcılar koleksiyonlarına zanaat referanslı ve el işçiliğinin niteliklerini yansıtan parçaları entegre etmektedirler. Geçmiş geleneklerden süzülerek gelen bu el yapımı unsurlar güncel moda ve sanatlar içinde doğru referanslarla ele alındığında tasarım fırsatları yaratabilmektedir. Bu unsurlardan biri olan kültürümüzün çok önemli bir parçası olan yorganlama zanaatı geçmişten getirdiği estetik ve önermelerle moda için güncel imkanlar sunmaktadır. Bu çalışmada yorganlama sanatının tasarım bütünlüğü içinde nasıl ele alındığı üzerinde durulacaktır. “Başkalaşım Mucizesi” sergisinde yer alan yusufçuk böceğinin iki farklı hayatı, tasarım uygulamaları ile giyilebilir sanat çerçevesinde ifade edilmiştir. Çalışmada serginin ilk bölümünü oluşturan yusufcuk böceğinin suyun altında kabuğuna saklı olarak geçirdiği ilk yaşamı anlatılmaktadır. Kabuğu içindeki hayatı “örten, saklayan, koruyan, sığınılan bir örtü, kalkan ve barınak” anlamı olan yorgan ile anlamsal olarak ele alınmıştır. Yorganlama sanatı ile ifade edilen bu çalışmada ölçü ve form deneyimleri tasarım bütünlüğüne uygun şekilde yansıtılmıştır. Aynı zamanda genellikle iki boyutlu yüzeylere uygulanan yorganlama sanatının üç boyutlu giysi formlarına uyarlanabildiği bu çalışma ile de ortaya çıkarılmıştır.

Halk eğitimi merkezleri ülkemizde müzik eğitimi almak isteyen bireylerin yoğun ilgi gösterdiği kurumların başında olup bu kurumlara talep her geçen gün artmaktadır. Bu kurumlarda müzik eğitimi Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün belirlediği kurs programları üzerinden yapılmaktadır. Halk eğitimi merkezleri aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilen müzik eğitimcilerinin kurs program ve sürelerine ilişkin görüşlerinin alınması, konuyla ilgili gerekli iyileştirmelerin yapılarak müzik eğitiminin kalitesinin artırılması için gereklidir. Araştırmanın örneklemini Ankara’nın merkez ilçelerindeki halk eğitimi merkezlerinde görev yapan 30 gönüllü müzik eğitimcisi oluşturmaktadır. Çalışma nitel bir çalışma olup verilerin toplanmasında iki ayrı uzman görüşü alınarak hazırlanmış, demografik bilgiler ve 2 açık uçlu sorudan oluşan iki bölümlü yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre halk eğitimi merkezlerinde görev yapan müzik eğitimcilerinin çoğunlukla usta öğretici oldukları, önemli bir bölümünün müzik dışı alanlardan mezun oldukları tespit edilmiştir. Elde edilen verilere göre müzik eğitimcilerinin büyük bir çoğunluğunun kurs programlarını ve sürelerini yetersiz buldukları saptanmıştır. 

Altay Türkçesinde 8 normal /a/, /e/, /ı/, /i/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ ve 8 uzun ünlü /aa/, /ee/, /ıı/, /ii/, /oo/, /öö/, /uu/, /üü/ bulunmaktadır. /aa/, /ee/, /oo/, /öö/, /uu/, /üü/ seslerinin kullanım sıklığı daha geniş olmakla beraber /ıı/ ve /ii/ ünlerinin kullanım sıklığı daha azdır, ancak kullanıldığı örnekler de bulunmaktadır. Altay Türkçesi bünyesinde, tarihsel süreçte incelenebilecek önemli ölçüde uzun ünlü oluşumu bulundurmaktadır. 

Uzun ünlü, boğumlanma süresinin normal ünlüden daha uzun olması ile ifade edilir. Oluşum zamanlarına göre iki başlık altında ele alınan uzun ünlüler, birincil (asli) ve ikincil uzun ünlüler olarak ayrılmaktadır. Altay Türkçesinde birincil uzun ünlüler Yakut Türkçesi ve Türkmen Türkçesi gibi tarihsel süreçte düzenli bir biçimde varlığını devam ettirmemiştir. Bu çalışmada ilk olarak, Altay Türkçesi sözlüğünden yapılan tarama çalışması sonucunda tespit edilen, geçmişten günümüze kadar korunan birincil uzun ünlü örnekleri incelenmiştir. İkinci olarak Dîvânu Lugâti’t-Türk’te bulunan kelime varlığı ile Orta Türkçe döneminden günümüze değin Altay Türkçesinde kelime bünyesinde büzülme sonucu gerçekleşmiş olan tarihsel süreçte oluşmuş ikincil uzun ünlülerin varlığının saptanması amaçlanmıştır. 

Altay Türkçesinde büzülme sonucunda kelime bünyesinde oluşmuş ikincil uzun ünlülerin tespit edilmesi çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Altay Türkçesi Sözlüğü ve Dîvânu Lugâti’t-Türk kelime varlığından tespit edilen kelimeler art zamanlı tarihsel çalışma yöntemi ve tarama yöntemi kullanılarak tespit edilmiştir.