Cilt: 15 - Sayı: 2
ZEITSCHRIFT FÜR DIE WELT DER TÜRKEN
Makaleler
Çok dilli bir coğrafyada yaşayan Makedonya Türklerinin, standart Türkçeden ve Anadolu ağızlarından farklı bir süreci yaşaması, dil etkileşimi ile açıklanabilecek bir durumdur.
19. yüzyılın sonlarından itibaren Makedonya’da, hakim dil konumundan hükmedilen dil konumuna geçen Türk dili, Makedoncanın ve Arnavutçanın etkisine açık hale gelmiştir. Türkçenin aleyhine işleyen bu etki, Makedonya Türk ağzını, Hint-Avrupa dillerinden olan Balkan dillerine yaklaştırırken, Türkiye Türkçesinden uzaklaştırmıştır.
Bu çalışmada, Makedonya’da yayınlanan “Sevinç” dergisinin belli sayılarının taranmasıyla elde edilen örnekler üzerinden, dil etkileşiminin sonucu ortaya çıkan farklı yapıdaki bazı cümle çeşitlerine değinilmiştir. Bu cümlelerin, Türkiye Türkçesindeki benzer yapılardan ayrılan yönleri üzerinde durulmuş ve işlevsel açıdan bunların yerine kullanılan cümle çeşitleri ele alınmıştır.
Taranan metinlerde tespit edilen cümle örneklerinde, standart Türkçede kullanılan isim-fiilli cümleler yerine Hint-Avrupa dillerinden kopyalanan ve emir-istek kipiyle kurulan isim yan cümlelerinin kullanıldığı, “ne zaman” şeklinin bazı sıfat-fiil şekillerinin işlevine sahip olduğu, “ki” bağlacını ve “diye” zarf-fiilini gerektiren doğrudan anlatımlarda bunların kullanılmadığı gibi, Türkçenin cümle yapısına ters düşen şekillenmelere gidildiği görülmüştür.
Makedonya’da yaşayan Türklerin konuşma ve yazı dilinde, dil etkileşimi sonucu olagelen farklı yapıların tespit edilmesi, bunların nedenlerinin anlaşılması ve doğru şekillerinin gösterilmesi, dilimizde meydana gelen bozulma ve yabancılaşmanın önüne geçilmesi açısından önem arz etmektedir.
Bu makale, Türk Dili ve Edebiyatı alanında önemli çalışmaları ve eserleri bulunan Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz’ın 1995 yılında yayımlanan Erzurum İli Ağızları adlı bütünce çalışması içerisinden seçilmiş bazı söz aktarımı örneklerini Fransız dilbilimciler Oswald Ducrot ve Dominique Mainguenea’nın geliştirdiği "bölünmüş özne" (“split subject”) kuramı ışığında incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma sözce ve sözceleme kavramları, sözceleme kuramının kökenleri, ana ilke ve kavramları ile ilgili açıklamalara yer verdikten sonra “bölünmüş özne” kuramına odaklanmakta ve alıntılanan örnekleri ayrıntılı olarak çözümlemektedir. Yakından incelendiğinde, gerçek bir kişinin anlattığı askerlik hatırasından alınan on altı söz aktarımı örneğinin başta dolaysız söz olmak üzere dolaylı söz, serbest dolaysız söz ve anlatısal söz raporu örneği sunduğu görülmüştür. Örneklerin hepsinde, konuşmaları yazıya geçiren Efrasiyap Gemalmaz konuşan öznedir. Birinci şahıs anlatıcı görevini üstlenen Kâzım Ceylan ise sözceleme işlemini gerçekleştiren birincil özne (locutor) olmasının yanı sıra alıntılanan sözcelerin çoğunda bakış açısı sunulan ya da sesi duyulan özne (enunciator) olma özelliğini taşır. Bazı örneklerde ise ikincil sözceleyen özne, birincil ve ikincil bakış açısı sunulan ya da sesi duyulan özne olarak farklı kişiler görev üstlenmektedir.
Dolayısıyla, çalışma Fransız sözceleme kuramı ile söz aktarımı birleşiminin veya ilişkisinin okuyuculara, öğrencilere ve biçemcilere edebi olmayan bir eserdeki iletişimi anlamada ve çözümlemede yararlı olacak farklı bir yol sunduğunu göstermeye çalışmaktadır.
Kelimeler diller için şüphesiz en önemli yapı taşlarındandır. Bunun yanı sıra ifadelerde her bir kelime türünün kendine has bir fonksiyonu bulunmaktadır. Genel olarak bir dilin öğreniminde sayısal açıdan gerekli görülen miktarlarda kelime öğrenimine ulaşılması durumunda öğrenilen kelimelerin tipolojik söz dizimi açısından o dil ile aynı şekilde sınıflandırılmış olan diğer dillere benzer konumlar veya şekiller ile kullanılarak doğru ifadelere ulaşılması doğal bir süreç olarak kabul edilmektedir. Ancak, Çin dilinde durum çok daha farklı bir şekildedir. Çin dilinde kelimeler sıradışı olan kullanım özellikleri ile dünyadaki diğer hiç bir dil ile benzememektedirler. Özellikle eylem bildiren ayrılabilen kelimeler için durum bu şekildedir.
Çince eylem bildiren ayrılabilen kelimelerin (fiillerin) aynı anda ayrı ve birleşik kullanılabilme özellikleri mevcuttur. Ayrılabilen kelimeler kullanım şekilleri yönünden birlikte yer aldıkları diğer ögelerden etkilenerek normal kelimelerden farklı şekilde kullanılırlar. Dolayısıyla gerek Çince öğreticileri, gerek ise Çince öğrenen öğrenciler için her daim zor bir konu olmuştur. Çalışma`da, ayrılabilen kelimeler örnekler yardımı ile incelenerek doğru ve hatalı kullanım şekilleri yönünden gözlemlemlenmiştir. Çalışma neticesinde eylem bildiren ayrılabilen kelimelerin kullanım şekillerine uygun olan koşullar belirlenmiş, bu kelimelerin hangi koşullarda hangi tip kullanım biçimleri ile doğru ifade oluşturabildikleri maddeler halinde somut bir biçimde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Böylelikle bu kelimelerin kullanımlarında uygun olan koşullara ulaşılması ve doğru kullanım biçimlerinin daha hızlı bir biçimde anlaşılması için temel oluşturulmuştur.
Family life is a love nest, a love castle, a castle of love that separates men and women without alienation and brings them closer, even making them feel like each other over time, transforming them from being “you-me” to literally “us”. Family life is a soul partnership that is measured a hundred times, carries not only emotions but also the basis of reason and logic, and aims for eternal happiness as well as living together for a lifetime. Family life is one of the greatest blessings God has given to people. For this reason, Imam Zeynalabdin (peace be upon him) says: “May or female, each of you should thank Allah for the existence of each other”. Let each of you know that you are a blessing from God to each other.
Everyone has the right to marry and start a family. No sane person gets married to get divorced later. The success of a marriage is measured by reminding one of the heavenly life. Failure is living hell. Let's note one thing, the fate of unsuccessful families should not frighten the younger generation and deter them from getting married. Everyone, each family has their own destiny and share of happiness. Couples getting married to start a family make life more enjoyable. But what is the family itself? A family is not just two people living under one roof. Living together, sitting next to each other, sitting at the same table, going shopping together, etc. Issues are not yet about being a family. Being a family means that the parties open up to each other spiritually, share their heart world, share their most intimate feelings, and build their partnership on compassion and love.
İnsan davranışlarını açıklamak için insanlığın ortak geçmişini ele alan ve bu bağlamda ortak bilinçdışının birimleri olan “arketip” kavramını psikoloji bilimine kazandıran Carl Gustav Jung, insan benliğini bütünleyici değere sahip dört temel arketipten bahsetmiştir. Bu temel arketipsel birimlerden olan anima/animus arketipleri, biyolojik olarak çift cinsiyetçilik olarak da kabul edilen kadının ve erkeğin benliğinde bulunan ve bireyin karşıt cinsiyetini anlayabilmesi ve kendi bedeni ile bütünleşebilmesi için ruhunda taşınan imge ve izlerdir. Bireylerin içinde bulunan bu ruhsal imge ve izler Carl Gustav Jung’a göre bireylerin sağlıklı benlik gelişimi için oldukça önemli olsalar da kontrolsüz ve sağlıksız gelişimleri durumlarında bireylerin ruhsal gelişimlerini tersi yönde etkileyip karşı cinse ait imgelerin, kişinin benliğini ele geçirmesi ve takiben de kadınsı erkekler, erkeksi kadınlar veya eşcinsel benliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu bağlamda birey olamamanın nedenlerini işleyen Cumhuriyet dönemi yazarı Selim İleri’nin romanlarında anima ve animus arketiplerinin sağlıksız gelişimi ile toplumdan uzak karakterler yer almaktadır. Çalışmamızda da Selim İleri’nin romanlarında yer alan karakterler incelenmiş ve karakterlerin benlik bütünlüğü ile yer alan arketiplerin sağlıksız gelişimi neticesinde benliklerindeki değişimler ortaya konmaya çalışılmıştır.
Aşk konusu insanlık tarihi boyunca çeşitli düşünceler ve inançlar bağlamında farklı bakış açıları kazanmış ve anlam dağarcığını genişletmiştir. Bu bakımdan aşk evrensel bir tema haline gelmiştir. Dünden bugüne pek çok şair, aşk temasına farklı çerçevelerden yaklaşmış ve duygularını bu tema üzerinden ifade etmiştir. Kimi yazar ve şairler aşk temasını tanımlı olmayan başka bir deyişle gerçekte olmayan bir kişiye duygular beslerken kimisi de gerçek hayatta gördüğü ve tanıdığı bir kadına duygular besler. Burada tanımlı aşk kavramı ortaya çıkmaktadır. Örneğin Nazım Hikmet’in Piraye’ye olan aşkı, Sezai Karakoç’un Muazzez Akkaya’ya, Yahya Kemal Beyatlı’nın Celile Hanım’a ve Özdemir Asaf’ın Mevhibe Beyat’a olan aşkı bunlardan sadece bir kaçıdır. Aşkı tanımlı bir kişi üzerinden yaşayan şairlerden biri de Ümit Yaşar Oğuzcan’dır. Oğuzcan’ın pek çok şiirinde Ayten isimli bir kadına rastlanmaktadır. Şiirlere bakıldığında şairin, bu kadına karşı şiddetli duygular beslediği başka bir deyişle Ayten’e âşık olduğu görülmektedir. Özellikle “Ayten’li Şiirler” olarak da tanımlanabilecek “Milyon Kere Ayten”, “Ayten’in Sonu”, “Ayten’e Dönüş” ve “Kadınlar İçin Sone” adlı şiirlerde Ayten ismi önemli bir yere sahip olmuştur. Oğuzcan bu tanımlı aşk üzerinden Ayten’e atıflarda bulunmaktadır. Bu karakter, şairin dış dünyayı daha farklı algılamasına sebebiyet vermektedir. Bu bağlamdan hareketle çalışmada ilk olarak aşkın kavramsal çerçevesi ve yolculuğu hakkında bilgi verilmiş ardından Oğuzcan’ın şiirlerinde yer alan aşk ve kadın temaları Ayten ekseninde tahlil edilmiştir.
Analitik psikolojiyi kurarak psikanalitik kuramı geliştiren Carl Gustav Jung, arketipsel sembolizm kavramını ileri süren öncü araştırmacıdır. Jung, tüm insanlarda ortak bilinçdışının varlığından söz ederek bunu “arketip” kelimesi ile karşılar. Bireyin bilinmeyen, karanlık yönünü temsil eden arketipler insanoğlunun evrensel ve kalıtsal mirası olarak yüzyıllardır varlığını korur. Bilhassa insanı merkeze alması, günlük yaşamda kendisini hissettirmesi yönüyle sanatsal ürünlerin ve edebî verimlerin incelenmesinde yaygın olarak tercih edilir. Konularında kimi zaman aşkı kimi zaman kahramanlığı işleyen edebî verimlerden, halk hikâyelerinde de insanlığın ortak tecrübesi, hafızası, yaşantısı neticesinde evrensellik kazanan arketipsel sembollerin zengin örneklerine rastlanır. Gölge, anima, yüce birey, tüm benlik arketipleri sembolik değerlerle örülerek sunulur. Bu makalede Anadolu’nun Kars yöresinde anlatılan ve büyük ilgi ile dinlenilen Necip ile Telli hikâyesindeki kahramanların arketipsel formları Joseph Campbell’in “ayrılış-erginlenme-dönüş” formülü esas alınarak incelenmiştir.
Bu çalışmanın amacı, Hollanda merkezli ölçme değerlendirme kurumu olan CITO’nun, ortaöğretime geçiş amacıyla 2019 yılında uyguladığı VWO merkezî Türkçe sınavının Barrett Taksonomisi basamaklarına göre incelenmesidir. Çalışmanın kapsamını 2019 yılında uygulanan VWO merkezî Türkçe sınavında sorulan metin altı soruları oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin, 2019 yılında uygulanan VWO Türkçe sınavlarındaki metin altı sorularının bulunduğu yazılı materyaller yoluyla toplanması ve araştırma konusunun söz konusu soruların niteliği ile ilgili olması dolayısıyla nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizi yapılırken betimsel analiz yöntemi kullanılarak, bulgular daha önce araştırmacılar tarafından oluşturulan kategorilere göre yorumlanmıştır. Araştırmada kullanılan 2019 yılı VWO Türkçe sınavındaki sorulara, Hollanda merkezli ölçme değerlendirme kurumu olan CITO’nun resmî internet sitesinden erişilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular incelendiğinde; Türkçe ve Felemenkçe olmak üzere her iki dilden de soruların sorulduğu sınavda, Türkçe sorulan soru sayısının Felemenkçe sorulan soru sayısından fazla olduğu ve Türkçe Felemenkçe karışık soruların bulunduğu tespit edilmiştir. Sınavda kullanılan soru türleri incelendiğinde, çoktan seçmeli sorulara diğer soru türlerinden daha fazla yer verildiği sonucuna ulaşılmıştır. Sınavda sorulan sorular, Barrett Taksonomisinin basamaklarına göre incelendiğinde ise; en çok soru sorulan basamağın basit anlama basamağı olduğu ve üst düzey düşünme becerisini gerektiren diğer basamaklara sınırlı sayıda soruyla yer verildiği saptanmıştır. Araştırmanın sonuçları tartışılmış ve önerilere yer verilmiştir.
Müzik, insanların hayatında var olduğu zamanlardan bu yana bir iletişim aracı ve ortak duygularını paylaştığı bir kültür mirasıdır. Türk toplumunda zaman zaman popüler kültürün de etkisiyle farklı müzik türleri ortaya çıkmıştır. Türkçe rap müzik de bu türlerden biridir. Türkçe rap müziğin, hızlı bir ritminin olması, şarkıların akılda kalıcı aynı zamanda da ezberlenmesi kolay sözlerden oluşması Türkçe rap müziği öğrenciler arasında popüler hâle getirmiştir. Bu çalışmanın amacı seçilen 10 Türkçe rap şarkısında kullanılan sıfatları tespit etmektir. Bunun için Youtube isimli platformda dinlenme sayısı 5 milyonun üzerinde olan, öğrencilere örnek teşkil edebilecek ve Türkçe Dersi Öğretim Programının dil becerisi kazanımlarına hizmet edebilecek 10 Türkçe rap şarkı incelenmiştir. Betimsel nitelik taşıyan tarama modeliyle incelenen Türkçe rap şarkılar sistematik tahlil yöntemiyle değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda 10 Türkçe rap şarkıda 189 sıfat kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu sıfatlardan 67’si niteleme 122’si belirtme sıfatıdır. İsimlerin nitelik ve işlevsel olarak ne durumda olduğunu anlatan sıfatların Türkçe rap şarkılarındaki tespitinin incelenmesi Türkçe rap şarkıların Türkçe eğitiminde kullanılabilirliği açısından önem taşımaktadır.
Bu çalışmanın amacı, müzik disiplini ile ilgili yazılmış yüksek lisans, doktora, sanatta yeterlik ve uzmanlık tezlerinin; yıllara, üniversitelere, enstitülere, türlere, konularına ve danışmanlara göre bibliyometrik bir analizini yapmaktır. Bu amaçla, Yükseköğretim Kurulu bünyesindeki Tez Arama Merkezi’nde “Tez Adı” başlığında “Müzik” anahtar kelimesi bulunan ve son erişim tarihi 31.12.2018 de yapılan tarama sonucunda 1952 adet teze erişim sağlanmıştır. Araştırma, tarama modelinde yapılmış “betimsel” bir araştırma olup durum tespiti niteliği taşımaktadır. Problem cümlesine göre elde edilen veriler sıklık (f) ve yüzdelik (%) tablo haline getirilmiştir. Buna göre: “1983-2018” yılları arasında en fazla tezin 2018 (181 tez) yılında, en az tezin ise 1983 yılında (1 tez) yazıldığı tespit edilmiştir. Araştırmada, 88 üniversitede çalışma yapıldığı ve 348 tez ile en fazla tezin Gazi Üniversitesi’nde yapıldığı belirlenmiştir. Sosyal Bilimler Enstitüsü 940 adet tez ile en çok çalışma yapılan enstitü iken, 71 farklı konuda tez yazıldığı ve en fazla çalışmanın 821 tez ile müzik eğitimi konusunda olduğu belirlenmiştir. Tespit edilen 1952 tezin 1555 tanesi yüksek lisans türünde ve 1867 tane tezin ise tek danışmanlı olduğu belirlenmiştir.
The objective of this research is to display what types of effects singing could provide over physical, mental and emotional health with respect to some national and international studies conducted with the limitations mentioned. This is a qualitative study conducted with general review model and document analysis among qualitative data collection methods has been used. Within the scope of document analysis, we have included 1 national and 11 international studies, a total of 12 studies, indicating the effects of singing on healthy individuals and patients. The collected data indicated that singing under the supervision of a trainer strengthened respiratory muscles, reduced complaints of shortness of breath, improved mood (feeling oneself better), and enhanced extraversion and quality of life. According to the results of this study, singing is considered as an adjuvant treatment for respiratory diseases and disorders subsidized standard medical care.
Toplumsal hayatın karmaşıklaşması ve yaşanan köklü toplumsal değişmeler beraberinde birçok toplumsal problemin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toplumlar zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramış ve bu nedenle yapıları ve işlevleri değişmiştir. Bu değişimlerle beraber sosyal problemler de tür ve nitelik açısından değişime uğramıştır. Bu konuda değişmeyen tek şeyin sosyolojinin sosyal problemlere ilgisi olduğu ifade edilebilir. Günümüz sosyologlarının önemli araştırma alanlarından birisi de sosyal problemlerdir.
Yapılmış olan bu çalışmada ilk olarak sosyal problemin ne olduğuna açıklık getirilmeye çalışılmış daha sonra toplumsal problemlerle ilgili temel kavramlardan; sapma davranış, sosyal çözülme, kurumsal krizler kavramlarına değinilmiştir. Konunun tüm yönleri ile anlaşılabilmesi için sosyal problemlere ilişkin temel yaklaşımlardan işlevselci, çatışmacı ve etkileşimci yaklaşımların sosyal problemleri nasıl ele aldıkları incelenmiştir. Ayrıca bu çalışma sosyal problemlerin tahlil edilmesinde göz önünde bulundurulması gereken hususların neler olduğu konusunun irdelenmesiyle tamamlanmıştır.
In the design of a woven fabric, the features of the loom to be used in production have a great deal of impact. Although a plain weave can be applied on any loom, many weaving patterns and techniques cannot be created on every loom. Therefore, the loom directly affects the pattern features as well as the technical features of the woven fabric designed. Except for the color factor, yarn factor, and manual interventions, the pattern variety and the repetitive motif size in the fabric are shaped according to the number of shafts the loom has in dobby weaving machines or shuttle weaving looms. The target group of this study, which was designed to emphasize that many alternative applications can be made despite the limitations originating from the loom characteristics, is weaving designers and especially students studying textile design. The current study aims to help them create their designs in their course projects or weaving competitions.
Orta Asya kökenli Türk el dokumacılığı milli kültürde önemli bir yer tutmaktadır. Orta Asya'dan çıkışla gittikleri her yere kültürlerinde var olan dokumacılığı da beraberlerinde götürmüşlerdir.
Özellikle Muğla bölgesi Yörük ve Türkmen iskânından sonra halı ve kilim dokumacılığında önemli bir yer edinmiştir. Milas, Fethiye ve Bodrum köyleri halı ve kilim dokumaları ile önemli merkezler olmuştur.
Geçmişe ait, el dokuması gibi etnolojik öneme sahip yöresel üretimlerin çoğunluğu genellikle o döneme ait eserlere dayalı incelemeler üzerinden değerlendirilmiştir. Arşiv kayıtlarına dayalı olarak bu alanda çalışma yok denecek kadar azdır.
Bu bildiri de Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Cevdet Tasnifi Askeri Evrakı’nda yer alan Muğla dokumacılığı ile ilgili belgelerin bir kısmının içeriğine değinilecek olup, hem askeri açıdan hem de Osmanlı döneminde Muğla'da el dokumalarının günlük kullanımı ve dolayısıyla Türk kültürünün önemi üzerinde durulacaktır.
Türkler’de Kurt ve Geyik geçmişten beri kutsal sayılmış, Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdikleri ve birçok efsane ve hikâyelerde bahsi geçmiştir. Zaman zaman Ağaç Ana ile yer alması tanrıçanın ata-anası olarak görülmesine ve kültürümüzde kutsal hayvanlar arasında sayılmasının nedenlerindendir. Anadolu’da çeşitli bölgelerde yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen parçalarda özellikle seramik formlar üzerinde çeşitli geometrik, bitkisel ve hayvansal motiflere rastlanılmıştır. Bu parçalar ve üzerlerindeki motifler, 1985 yılında kazı çalışmalarına başlanılan Kaman Kalehöyük arkeolojik kazılarında da tespit edilmiştir. Türklerde kutsal olarak görülen geyik motifleri, bu araştırma kapsamında Kırşehir ili Kaman ilçesi Çağırkan Kasabası Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’ndeki seramik yüzeylerde incelenmiştir. Araştırma, bölgede devam eden kazı çalışmaları, müze yetkilileri ve enstitü çalışanları ile gerçekleştirilen karşılıklı sözlü görüşme yöntemi ve yerinde belgeleme çalışmasından yararlanılarak konu kapsamında bilgilere erişilmiştir. Bu kapsamda kazı çalışmalarında elde edilen buluntuların tespiti, geçmiş medeniyetlere ait geyik motifinin neden kullanıldığını açıklaması açısından bu çalışma önemli görülmektedir.
The purpose of this research is to develop the optimum crop pattern by using a decision support system in a sample farm. In the research, the data of a farm belonging to a farmer operating in the Menderes district of Izmir were used and the optimum crop pattern was determined by computer modeling. In the research, data belonging to the farm and obtained from other institutions for the year 2021 were used. The objective function is to maximize the net income from agricultural production with optimum crop pattern. As a result of running the model created by defining the objective function and constraint equations, it was determined that the farmer could generate more net income by including cotton, maize (for silage) and tomato (for paste) in the product pattern instead of producing only grain maize (grain) on his 150 decares of irrigable land. However, it should be taken into account that natural, social, economic and political factors can be effective in the agricultural sector and the results that can be obtained may differ from year to year.
Alman edebiyatında büyük bir yer edinemeyen ve genç yaşta vefat eden Ödön von Horvath (1901-1938), yaşadığı dönemi eserlerine tüm şeffaflığı ile aktarmaya çalışan sürgün edebiyatı yazarlarından biridir. Eserlerine genel olarak Nasyonal Sosyalizm döneminde yaşanılanları yansıtan Von Horvath, Allahsız Gençlik adlı eseri ile hem dönemine ayna tutmuş hem de Tanrı inancını kaybetmiş bir öğretmenin Tanrı arayışını ve metafiziksel değişimini konu edinmiştir. Von Horvath’ın daha geniş kitlelere açılmasını sağlayan bu eseri, edebiyat çevrelerince genellikle gençlerin Hitler döneminde nasıl barbarlaştırıldığını ve dönemin mevcut zihniyetinin eğitim üzerinden gençlere nasıl aşılandığını gözler önüne seren bir okul romanı olarak kabul görmüştür. Ancak bu çalışma ile romana bambaşka bir perspektiften yaklaşılıp, ön plana gençlerin çıkarılmadığı, aksine romanın başkahramanı olan öğretmenin nasıl Tanrı arayışına girdiği ve bu süreçte neler yaşadığı anlatılmaya çalışılmıştır. Bunun için de Alımlama Estetiği (Rezeptionsästhetik) ve Yorumlayıcı İnceleme (Hermeneutik) yöntemlerine başvurulmuştur.
Ərzurumlu Mustafa Zərir türk ədəbiyyatının böyük müəlliflərindən biridir. Onun yaşlı vaxtlarında yazdığı “Yüz hədis və yüz hekayə” adlı son tərcümə əsəri türkcə yazılmış ilk 100 hədis toplusu sayılır. Nəsrlə yazılmış bu əsər sadə, axıcı bir türkcə ilə, dövrün digər əsərləri kimi qısa cümlələrlə yazılmışdır. Əsər lüğət tərkibi, fonetik, morfoloji, sintaktik və semasioloji xüsusiyyətləri baxımından böyük əhəmiyyətə malikdir. Elm aləminə ən son 20 əlyazma nüsxəsi bəlli olan bu əsər qədim türk sözləri ilə, o cümlədən leksik cəhətdən arxaikləşən feillərlə zəngindir. Qeyd etməliyik ki, müasir Azərbaycan ədəbi dili üçün arxaik sayılan bu feillərin çoxu Türkiyə türkcəsində hələ də işlənməkdədir.
Mustafa Zəririn nəsrlə yazılmış bu son əsəri Azərbaycan ədəbi dilinin yazılı qolunun formalaşdığı ilkin dövrlərə aid bir sıra qiymətli faktlar verir. Azərbaycan-türk dili tarixində xüsusi yeri olan bu yazılı abidənin hərtərəfli öyrənilməsi orta əsrlərdə yazılı ədəbi dilin formalaşması məsələlərinin həllində mühüm əhəmiyyət kəsb edir.
In the face of technological change and international competition, knowledge, skills and competencies and the vocational qualifications system based on their certification create the basis for important transformations in labor markets.
Studies on the determination of the standards of the professions and the formation of professional qualifications expressing the conditions sought for those who will practice that profession are continuing.
While establishing the scope and limitations of professional competencies need to be included in the discussion many binding elements such as;
- The aims, content, current problems and new opportunities of the profession,
- The status of the profession,
- Professional developments,
- The country's current resources, political perspective, priorities, tradition and culture,
- Expectations of society and employers,
- Teaching and learning of the profession,
- The social environment in which the profession is carried out,
- Professional international agreement, framework, exam, etc.
- The aim of this study is to determine the current situation by making comparisons about digital competencies, which are expected to have from teachers.
Within the scope of this purpose, a document scanning study was carried out and comparisons were made over the teacher competencies in Turkey within the scope of the world literature on teacher competencies.
21st century teachers are losing their position as constant providers of information and central to education. One of the primary reasons for this situation is technological developments and digital transformations. In the context of these developments and transformations, learning resources and environments have changed in society and individuals. The creation of policy documents and frameworks regarding digital developments in the world and in education will be important for teachers to acquire and develop the digital skills.
While the reflections of digital skills, which are so important, on education in the world, especially in Europe, are met as frameworks, standards and skills, they are extremely limited in General Competencies for Teaching Profession in Turkey.
General Competencies for Teaching Profession need to be developed and updated urgently within the scope of digital skills.
Müzik eğitimi ve icrasında önemli bir yere sahip olan Azerbaycan’da klasik müzik eğitiminin başında piyano eğitimi gelmektedir. Dünyaca ünlü birçok Türk piyanistin eğitime başladığı yer konumunda bulunan Azerbaycan, piyano eğitiminin temelinde genel olarak Sovyet dönemi eserlerinin ve bestecilerinin etkisi olsa da Azerbaycan bestecileri tarafından yazılan eserlerle piyanoya milli benlik kazandırılmıştır.
Alanyazın incelendiğinde Azerbaycan besteci ve piyano eğitimcileri ile ilgili çalışmalar olduğu tespit edilirken, genel piyano metotları ile ilgili çalışmaların görece daha az olduğu tespit edilmiştir. Azerbaycan Kültürüne ait metotlar incelenerek, piyano eğitiminde farklı öğrenme yöntemlerinin önemi vurgulanmıştır. Bu araştırma Azerbaycan’ın piyanodaki başarılarının temelinde bulunan eğitimin başlangıcında, sıklıkla kullandıkları 3 piyano metodunun incelenmesini amaçlamıştır. Bu bağlamda ‘‘Fortepianino Çalmaq Üçün İbtidai Dərslik Kitabı’’, ‘‘Fortepianoda Çalmaq Üçün Vəsait (Dərslik)’’, ‘‘Школа игры на фортепиано (School of Piano Playing)’’ metotları incelenmiştir.
Oğuzname; Türk dili, tarih, kültürü ve Türk dünyası için eşsiz bir eser olma vasfına sahiptir. Eserde Oğuz Kağan’ın uçsuz bucaksız bir coğrafyayı fethederek Türk yurdu yapışını gururla anlatmaktadır.
Oğuz Kağan bu kutlu yolculuğa ordusuyla beraber Issık Göl çevresinden hareketle başlayarak; sınır tanımaksızın (Asya, Avrupa, Afrika’nın kuzeyi), tüm dünya üzerine seferler düzenlemektedir. (Demir & Golkarian, 2021, s. 9)
Prof. Dr. Necati Demir uzun soluklu ve emek gerektiren çalışmasında 7 ciltlik ve toplam 2250 sayfalık dev eser sunmakta; dünyadaki bütün Oğuzname nüshalarını ilk defa bir araya getirerek Türk dünyasına hediye etmektedir. Bahsi geçen yedi kitap şu şekilde sıralanmaktadır:
Oğuzname 1 – Atasözleri
Oğuzname 2 – Uygur Nüshası
Oğuzname 3 – Reşideddin Oğuznamesi
Oğuzname 4 – Kazan Nüshası
Oğuzname 5 – İngiltere Nüshaları
Oğuzname 6 – Câm-ı Cem-Ayin
Oğuzname 7 – Kısa Metinli Oğuznameler
“Eserin müstakil nüshalarını altı cilt halinde yayıma hazırladık. Oğuzname’nin parçalar halinde bulunan veya çeşitli eserler içerisinde yer alan nüshalarını ise bir araya toplayıp yedi cilt olarak yayıma hazırladık. Böylece Oğuzname ile ilgili bilinen bütün eserler bir araya toplanmıştır.”
Prof. Dr. Necati Demir